Yaşamın devamlılığında her bir adım, her bir hareket bir anlam taşır. Bu devamlılığın en önemli figürlerinden biri de şüphesiz genlerdir. Genler, sadece bizi biz yapan değil, aynı zamanda yaşamın kendisini sürekli yeniden şekillendiren temel yapıtaşlarıdır. Bilim, bu gizemli dünyayı anlamaya çalışırken, genlerin hem yıkıcı hem de yaratıcı gücünü keşfetti.
Genlerin en çarpıcı özelliklerinden biri, sınırları tanımaz bir şekilde yayılabilmesidir. Bu yayılım, dikey olarak, yani bir nesilden diğerine aktarım yoluyla olduğu gibi, yatay olarak da, yani mikrobiyal direnç veya bulaşıcı hastalık salgınları gibi olaylarla gerçekleşebilir. Bu genetik serüven, adaptasyon ve çeşitliliğin kapılarını aralar. Yani genler, Darwin’in “en uygun olanın hayatta kalması” ilkesinin temel taşını oluşturur.
Genetik çeşitlilik, kısaca, biyolojik başarının birimi olarak kabul edilen “bencil gen” kavramına dayanır. Nadir görülen uygun genlerin rastgele oluşumu, evrimin temel prensiplerinden biridir ve bu, genlerin sadece kendini sürdürmek için seçilmesine yol açar. Yani her bir gen, kendi varlığını devam ettirecek şekilde evrilmektedir.
Okuma tavsiyeleri
- Human Molecular Biology: An Introduction to the Molecular Basis of Health and Disease: 9780521642859: Medicine & Health Science Books @ Amazon.com
- Molecular Biology of the Cell: Alberts, Bruce, Johnson, Alexander, Lewis, Julian, Morgan, David, Raff, Martin, Roberts, Keith, Walter, Peter: 9780815344643: Amazon.com: Books
Biyolojide yapı ve işlev birbirine bağlıdır. Bunu anlamak için bilgisayar donanımı ve yazılımına benzer bir düşünce yapısına sahip olmak gerekir. Genler, proteinlere ne yapacaklarını söyleyen sistem yazılımı gibidir; yani genler sabit bilgi depoları, proteinler ise bu bilgileri kullanarak işlev gören yapılar olarak düşünülebilir. Ancak günlük metabolik süreçlerde genler, sisteme nispeten pasif bir arayüz sunar ve asıl işlevsel dinamizm proteinler tarafından sağlanır.
- İnsan genomunun coğrafyası: DNA’mızdaki gizli kıtalar ve adalar
- Fas’ta insanlığın ilk kalıntıları: Cebel İhud keşfi bize ne söylüyor?
- ABD’de mühendislik ve bilimsel araştırmalar için kurulmuş bir kurum: AAAS
- Kökenlere yolculuk: Genlerin anlattığı ortak geçmiş
- Yaşamın devamlılığında genlerin rolü
Moleküler biyolojinin iki temel aksiyomu, yapısal ve işlevsel bağlamda genlerin önemini vurgular: İşlev yapıyı, korunmuş yapı ise işlevi ima eder. Evrimsel olarak korunmuş gen veya protein dizilimleri, bu yapıların işlevsel önemine işaret eder. Farklı türlerin hayatta kalması için belirli bir gene ihtiyaç duyuluyorsa, o gen türler arasında korunacaktır. Bu, milyonlarca tür içeren biosferimizde, fiziksel boyutlardaki büyük farklılıklara rağmen, ortak bir genetik yapı paylaşıldığının altını çizer.
İnsan genomu da dahil olmak üzere, organizmaların genleri ve ilgili genetik materyalleri, yaşamın sürekliliğini sağlamak için nesiller boyunca aktarılır. Bu genetik miras, yaşamın kendisini sürekli yeniden keşfetmesini ve adaptasyonunu mümkün kılar.
Böylece, evrimin ve genlerin dansı, yaşamın kendisini yeniden şekillendirmesine, çeşitlenmesine ve zenginleşmesine olanak tanır. Bu dansın her bir adımı, yaşamın kendisini anlamamıza yardımcı olur ve bizi, yaşamın sırlarını keşfetmeye bir adım daha yaklaştırır.