Travis Scott’ın “MY EYES” şarkısı, sevgi, sadakat ve kişisel mücadeleler temalarını işler. Gözlere odaklanarak başlayan şarkı, derin duygusal bağların ve bu bağların insan yaşamındaki etkilerini anlatır. Şarkının ilerleyen kısımlarında, Travis Scott’ın hayatında ve kariyerinde karşılaştığı zorluklar, başarılar ve içsel çatışmalar da ele alınır. Şarkı, bir yandan romantik bir ilişkiyi ve onun getirdiği huzuru anlatırken, diğer yandan sanatçının kendi yolculuğunu ve mücadelelerini de ortaya koyar.
Sözlerin anlamı ve değerlendirmesi
Şarkının açılış sözleri, Travis Scott’ın sevdiği kişiye duyduğu derin bağlılığı ifade eder. Gözlere bakma metaforu, ruhsal bir bağlantıyı ve sevdiği kişinin her zaman yanında olma hissini simgeler. Bu dizeler, bir sevgi dolu ilişkinin verdiği huzuru ve güveni vurgular. Ayrıca, sevgi dolu anların cennete gitmek gibi olduğunu belirterek, bu duygunun kutsallığını ve önemini dile getirir.
I'm fallin', and, I'm drownin'
But, you're takin' me
One thousand on my feet
Stacks spreaded on my seat
Ten thousand on my eyes (eyes)
Rollie Pollie on my wrist
Takip eden bölüm, Travis Scott’ın maddi başarıları ve bunların getirdiği tatmin ve yükler ele alınır. “One thousand on my feet” ve “Rollie Pollie on my wrist” gibi ifadeler, sanatçının lüks yaşam tarzını ve sahip olduğu zenginliği simgeler. Ancak bu maddi başarıların yanında, Travis’in içsel bir düşüş ve boğulma hissi yaşadığı da belirtilir. Bu zıtlık, sanatçının hayatındaki mücadeleleri ve içsel çatışmaları yansıtarak, başarıların getirdiği psikolojik baskıları ortaya koyar.
I replay them nights, and right by my side, all I see is a sea of people that ride wit' me
If they just knew what Scotty would do to jump off the stage and save him a child
Bu dizeler, Travis Scott’ın sahne performanslarına ve hayranlarıyla olan güçlü bağlarına odaklanır. Sanatçı, sahnedeki enerjisini ve hayranlarına olan bağlılığını vurgular. Sahneye atlama ve bir çocuğu kurtarma metaforu, Travis’in hayranlarına olan fedakarlığını ve onları ne kadar önemsediğini gösterir. Bu bölüm, sanatçının sahne üzerindeki tutkusunu ve hayranlarıyla kurduğu derin bağı ifade eder.
- Sabrina Carpenter – Please Please Please (Türkçe çeviri)
- Fleetwood Mac – Dreams – Türkçe şarkı sözleri
- Rammstein – Schwarz – Şarkı sözleri ve Türkçe çevirisi
- Rammstein – Ausländer – Sözleri ve Türkçe çevirisi
- Rammstein – Sonne – Şarkı sözleri ve Türkçe çevirisi
The things I created became the most weighted, I gotta find balance and keep me inspired (hah)
Yeah, yeah
That shit wild, instead I'm a hero
I took it from zero, LaFlame Usain
I run it from miles, this shit wasn't luck
Bu kısımda, Travis Scott kendi yaratıcılığının ve başarılarının getirdiği ağırlıkları ve zorlukları anlatır. “The things I created became the most weighted” ifadesi, sanatçının yarattığı eserlerin ve başarılarının getirdiği sorumlulukları ifade eder. Ayrıca, “LaFlame Usain” referansıyla, Travis’in hızını ve azmini simgeler. Bu dizeler, sanatçının kişisel ve profesyonel büyümesini ve bu süreçte yaşadığı zorlukları vurgular.
Orjinal şarkı sözleri ve Türkçe çevirisi
When I stare in your eyes | Gözlerine baktığımda |
You’ll be there forever | Sonsuza dek orada olacaksın |
To watch our life (to watch our life together) | Hayatımızı birlikte izlemeye (birlikte hayatımızı izlemeye) |
You just like going to Heaven (my heart) | Sen sadece Cennete gitmeye benziyorsun (kalbime) |
Oh, where are you taking me? (oh, yeah, oh, yeah, oh, yeah, oh, yeah) | Ah, beni nereye götürüyorsun? (oh, evet, oh, evet, oh, evet, oh, evet) |
I’m fallin’, and, I’m drownin’ | Düşüyorum ve boğuluyorum |
But, you’re takin’ me | Ama sen beni alıyorsun |
One thousand on my feet | Ayağımda bin dolar |
Stacks spreaded on my seat | Koltuğumda yayılmış paralar |
Ten thousand on my eyes (eyes) | Gözümde on bin dolar (gözler) |
Rollie Pollie on my wrist | K bileğimde Rollie Pollie |
Gotta make a flight, big day, slummin’ on FaceTime | Uçuşa yetişmeliyim, büyük gün, FaceTime’da tembellik ediyorum |
Fifty K, wonderin’ why I’m stormin’ off, no race | Elli K, neden olay çıkarıyorum diye merak ediyor, yarış yok |
Emboldened by the bliss | Mutlulukla cesaretlendirilmiş |
I was sworn in by a kiss | Bir öpücükle yemin ettirildim |
Late from the country caters | Köyden gelen catering geç kaldı |
No peacemaker, I sweep up cases | Barış yapıcı yok, davaları hallederim |
Goin’ on a walk with a new suit armor | Yeni bir zırh takım elbiseyle yürüyüşe çıkıyorum |
New suit dead, Bottega, that’s on it | Yeni takım ölü, Bottega, işte böyle |
Give me the heat from the sleep, then I harm her | Uykunun sıcağını ver bana, sonra ona zarar veririm |
Cupid creep in, sleep with a Hummer | Aşk tanrısı gizlice girer, Hummer’la uyur |
Three time to get me T-T-T’d | Üç deneme T-T-T’ye almam için |
Still same phone, AT&T-T | Hala aynı telefon, AT&T-T |
Still givin’ news very vividly | Hâlâ haberleri çok canlı veriyor |
Beef in there, fuck a beef | İçeride et var, siktir etin |
Smokin’ on some vicious type of reefer | Zalim bir çeşit esrar içiyorum |
I need no beef, no cheese (yeah) | Ete, peynire ihtiyacım yok (evet) |
Even when I eat, they cheat (yeah) | Ne zaman yesem de hile yaparlar (evet) |
Every time we meet, naive | Her buluştuğumuzda safız |
When I stare in your eyes | Gözlerine baktığımda |
You’ll be there forever | Sonsuza dek orada olacaksın |
To watch our life (to watch out life together) | Hayatımızı birlikte izlemeye (birlikte hayatımızı izlemeye) |
You just like going to Heav- (my heart) | Sen sadece Cennete gitmeye benziyorsun (kalbime) |
One thousand on my feet | Ayağımda bin dolar |
Stacks spreaded on my seat | Koltuğumda yayılmış paralar |
Ten thousand on my eyes (eyes) | Gözümde on bin dolar (gözler) |
Yeah, it’s mad how it gets so deep | Evet, bu kadar derinleşmesi çılgınca |
It’s mad how I get so high | Bu kadar yükseğe çıkmam çılgınca |
It’s mad how you get me by (by) | Beni nasıl elde ettiğin çılgınca (tarafından) |
Look in my eyes, tell me a tale | Gözlerime bak, bana bir hikaye anlat |
Do you see the road, the map to my soul? | Yolu, ruhuma giden haritayı görüyor musun? |
Look, tell me the signs whenever the smoke clear out of my face | Bak, duman yüzümden her temizlendiğinde bana işaretleri söyle |
Am I picture-perfect, or do I look fried? | Kusursuz muyum yoksa yanmış mı görünüyorum? |
All of that green and yellow, that drip from your eyes is tellin’ | Bütün o yeşil ve sarı, gözlerinden akan damla anlatıyor |
Tell you demise, I went to my side | Sana çöküşünü anlat, yanıma gittim |
To push back the ceilin’ and push back the feelings, I had to decide | Tavanı ve duyguları geri püskürtmek zorunda kaldım, karar vermek zorunda kaldım |
I replay them nights, and right by my side, all I see is a sea of people that ride wit’ me | Neleri gece tekrar oynatıyorum, yanımda tek gördüğüm benimle birlikte giden bir insan denizi |
If they just knew what Scotty would do to jump off the stage and save him a child | Eğer Scotty’nin sahneden atlayıp bir çocuğu kurtarmak için ne yapacağını bilselerdi |
The things I created became the most weighted, I gotta find balance and keep me inspired (hah) | Yarattıklarım en ağırlıklı hale geldi, dengeyi bulmalı ve ilham almalıyım (hah) |
Yeah, yeah | Evet, evet |
That shit wild, instead I’m a hero | Bu bok çılgın, bunun yerine ben bir kahramanım |
I took it from zero, LaFlame Usain | Sıfırdan aldım, LaFlame Usain |
I run it from miles, this shit wasn’t luck | Kilometrelerce koşuyorum, bu şans değildi |
They got me fucked up, I put you on bus and take you around | Beni mahvettiler, seni otobüse bindirdim ve gezdirdim |
A couple of guys inside of the school, I gave ’em the tools to get it off ground | Okulun içinde birkaç kişi, onlara zemin kazandırmak için araçları verdim |
They say they the ones when they make the errors | Hata yaptıklarında kendilerini suçlarlar |
Can’t look in the mirror, that shit wild | Aynaya bakamıyor, bu bok çılgın |
Stand on the stage, I give ’em the rage | Sahnede duruyorum, onlara öfke veriyorum |
No turnin’ it down, can’t tame it, can’t follow it | Sesi kısmak yok, onu evcilleştiremiyor, takip edemiyor |
We do it for streets, we do it for keeps, we do it for rights, got 52 weeks | Sokaklar için yapıyoruz, sonsuza kadar yapıyoruz, haklar için yapıyoruz, 52 hafta var |
This shit ain’t for pleasure, I’m comin’ to tweak | Bu iş zevk için değil, ben değiştirmeye geliyorum |
This shit is forever and infinity | Bu sonsuza dek ve sonsuzluktur |
Number eight, yeah, we write it and wrap it around | Sekiz numara, evet, yazıyoruz ve etrafına sarıyoruz |
I take me beat and I turn to a beast | Dövüşümü alıp bir canavara dönüştürürüm |
Bought the crib on a hill, made it harder to reach | Tepeye bir ev aldım, ulaşmayı zorlaştırdım |
Bought a couple more whips ’cause I needed more speed | Daha fazla hıza ihtiyacım olduğu için birkaç araba daha aldım |
Bought a couple more watches, I needed more time | Daha fazla zamana ihtiyacım olduğu için birkaç saat daha aldım |
Didn’t buy the condo, it was smarter to lease | Binayı satın almadım, kiralamak daha akıllıcaydı |
And I bought some more ice ’cause I brought in the heat | Ve biraz daha buz aldım çünkü ısıyı ben getirdim |
Made a cast of my dick, so she never gon’ cheat | Aldatmasın diye aletimin bir kalıbını yaptım |
If I gave you a day in my life or a day in my eyes, don’t blink | Sana hayatımdan bir gün veya gözlerimden bir gün versem, gözünü kırpma |
“MY EYES” şarkısı, Travis Scott’ın derin duygusal bağlarını, kişisel mücadelelerini ve elde ettiği başarıları etkileyici bir şekilde anlatır. Şarkının sözleri, dinleyicilere sanatçının iç dünyasını ve yaşadığı zorlukları samimi bir şekilde sunar. Travis Scott, bu parçada hem duygusal hem de maddi dünyayı başarılı bir şekilde dengeleyerek, dinleyicilere etkileyici bir müzikal deneyim sunar.