Cumartesi, Mayıs 18, 2024

İskilipli Âtıf Hoca

Share

İskilipli Âtıf Hoca

İskilipli Âtıf Hoca, İskilip’in, Tophane Köyü’nde dünyaya geldiği için “İskilipli” unvanını alan Atıf Hoca, İslam dünyasının en önemli ilim merkezlerinden biri olan İstanbul’da medrese hayatını tamamladıktan sonra yaşadığı dönemin en etkili din âlimlerinden ve kanaat önderlerinden biri olmuştur

1876 tarihinde İskilip’in Tophane köyünde dünyaya geldi. Babası Akkoyunlu aşiretinden Mehmet Ali Ağa’dır. Henüz altı aylık iken annesi Nazlı Hanım’ın vefatıyla öksüz kalan Atıf Efendi, büyükbabasının gayretleriyle köyünde ilk öğrenimini yapmış, daha sonra İskilip’e giderek burada Abdullah Efendi adlı hocadan ders almış ve tahsilini tamamlamak için ağabeyi ile birlikte İstanbul’a gelmiş ve medrese eğitimine başlamış, çalışma azmi ve zekâsı diğer öğrenciler arasından sıyrılmasına yetmiş ve 1902 yılında en iyi derece ile mezun olmuştur.

Aynı yıl yeni açılan Darülfünunun İlâhiyat şubesine kaydolmuş, mezuniyetini takiben bir ara köyüne giden Atıf Efendi sonra yine İstanbul’a dönerek, Fatih Camiindeki Dersiamdık ile beraber Kabataş Lisesi Arapça muallimliğine tayin olmuş ve aynı yıl Fatma Zahide Hanım ile evlenmiştir. Bu sıralarda hakkında verilen jurnal sebebiyle üzerindeki baskıların arttığını hissedince bir arkadaşının pasaportu ile Kırım’a gitmiş oradan da Varşova’ya geçerek meşrutiyetin ilanı sıralarında da İstanbul’a geri dönmüştür. Bu sıralarda yanlışlıkla tutuklanmış ise de bilahare serbest bırakılmıştır. Bir yandan müderrislik yaparken bir yandan da Sebilürreşad mecmuasında yazılar yazmaya başlamış ve İslâm âleminin dikkatini çekmiş, Balkan Harbi’ni müteakip donanmaya duyulan ihtiyaç ile bu alanda yazılar yazıp milleti donanmaya yardım etmeye teşvik etmiş, fakat, Mahmut Şevket Paşa suikastını fırsat bilip bütün muhaliflerini toplayan zihniyet, Atıf Efendi’yi de bu gruba dahil ederek Sinop’a sürgüne göndermiştir. Buradan Çorum’a ve Sungurlu’ya havale edilmiş ve yine bir yanlışlık yapıldığı söylenerek özür dilenmiş ve İstanbul’a gitmesine izin verilmiştir. Kendisinde, o zamanlarda çok fazla ihmal edilmiş olan iptidai dahil medreselerinin umum müdürlüğü verilmiş ve getirildiği bu mevkide insanüstü gayretlerle çalışarak kurumun işleyişini yoluna koymuş ve takdir toplamıştır.

Bu sıralarda bir Amerikan heyeti, medreseleri ziyareti sırasında Atıf Hoca ile karşılaşmış, İslâmiyet ile ilgili olarak sorular sormuş ve görüşme tamamlandığında hayranlıklarını gizlemeyerek, Hoca’nın ilminden faydalanmak üzere kendisini Amerika’ya davet etmişlerdir. Yine bir İtalyan müsteşriki bazı sorunlarını Hoca’ya danışmış ve daha önce duymuş olduğu şöhretinin haksız olmadığını ifade etmiştir. Bir defa da Kral Faysal kendisini Bağdat’a davet etmiş, fakat o gitmemiştir. “Mahfil” mecmuasında da yazıları yayınlandığı için bazı ilginç mektuplar ve davetler almıştı. Bazı müsteşrik mecmuaları da kendisine yüksek ücretler teklif ederek dergilerine yazı göndermesini istemişlerdi.

1920’de ulema ve müderrislerin haklarını korumak üzere, üyeleri arasında Mustafa Sabri Efendi, Mustafa Saffet Efendi ve Said-i Nursi’nin de bulunduğu “Müderrisler Cemiyeti’ni kurdu. Atıf Efendi kütüphanesi neşriyatı olarak çeşitli eserler kaleme almıştı. Bunlardan bazıları İslâm Çığırı”, “İslâm Yolu”, “Mir’at-ül İslâm”, “Din-i İslam’da Men’i Müskirat”, “Nazar-ı Şeriatte Kuvvei Berriyye ve Bahriyye”, “Tesettür-ü Şer’i”, “Muinlittalebe“adlı eserlerdir. 1924 yılında, Batı taklitçilerinin, toplumun örfüne aleni olarak uymayanların, halk ve emniyet mensupları tarafından hoş görülmedikleri bir dönemde “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı eserini neşretmiş ve dönemin düşünüş ve yaşayışına uygun olan fikirlerini açıklamış idi.

1925 yılı sonlarında çıkan “Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun’a muhalefetten tutuklandı. Giresun’a gönderilerek İstiklâl Mahkemesince sorgulandı ve eserinin kanunun çıkmasından önce kaleme alındığı ve iddia edilenin aksine bir suç unsuru bulunmadığına hükmedilerek İstanbul’a getirildi. Serbest bırakılması beklenirken 1926 yılında Ankara’ya İstiklâl Mahkemesince tekrar yargılanmak üzere gönderildi. İstiklal Mahkemesi; Erzurum, Rize, Giresun ve Sivas’ta meydana gelen şapkaya karşı hareketlerde Atıf Hoca’nın rolü olduğuna inanarak ithamlarına başlamıştı. Uzun süren soruşturmalar sonucu, savcı şüphe ve zan dolu bir iddianame okumuş ve “Falanca bunu şurada görmüş, falan şunu şöyle demiş” gibi gülünç ifadelerle okunan bu iddianame sonucunda, diğer arkadaşları çeşitli cezalara çarptırılan Atıf Hoca’nın da on yıl ile on beş yıl arası bir süre kürek cezasına çarptırılması istenmişti. Daha sonra mahkeme reisi, müdafaaların ertesi gün dinlenmesini kararlaştırarak duruşmayı ertesi güne ertelemişti. 1926 yılının şubat ayının üçüncü çarşamba günü müdafaaların dinlenmesinden sonra mahkeme Atıf Hoca’nın idamına karar vermiş ve Hüküm perşembe günü sabaha karşı infaz edilmiştir.

Gerek İstiklâl Mahkemeleri’nin durumu ve Özellikle bu dava ve duruşmalarla ilgili tafsilatlı bilgi için Bkz.

  • “Tahir’ül Mevlevî, İstiklâI Mahkemeleri, Nehir Yayınları, İst., 1991”.
  • İstiklâl Mahkemesi Zabıtları, Ahmed Nedim, İşaret Yayınları, İst.1993”.
  • İskilipli Atıf Hoca: Frenk Mukallitliği ve İslam (Sad. Sadık Albayrak) İstanbul- 1975
  • İskilipli Mehmet Atıf: Medeniyetimizin Sosyal Dinamikleri (Medeniyet-i Şeriyye ve Terakkiyat-ı Diniye) Sad: Ümit
  • Dericioğlu, İstanbul 2011
  • İskilipli Muhammed Atıf Hoca: İslam Fıkhı, 6 cilt, (İbrahim Halebi’nin Mülteka’l-Ebhur adlı eserinin tercümesi)
  • Yayına hazırlayanlar: Abdullah Sivridağ- Mümtaz Habib
  • Güven, Takdim Yazısı: Hayreddin Karaman, Nehir Yayınları, 1994-İstanbul

Daha fazla okuyun

Yeni İçerikler